CHP, Akçaabat'ta uzun süredir muhalefet edebilen bir siyasi parti değil. Hâlâ da değil. Mustafa Nadir'in ilçe başkanlığından sonra, bugüne eleştiri yapabilen, kamuoyu oluşturabilen bir CHP'den söz edilemez. Hatta şu an il başkanı olan Mustafa Bak ilçe başkanıyken iktidar kanadının en rahat dönemini geçirdiğini söylemeliyiz.
Meselâ ilk kez Akçaabat Belediye binasında siyasi faaliyet yapılmış ve bunu haber yapmıştık. Ancak Mustafa Bak, belediyedeki bir müdürün manipülasyonuyla eleştiriden neden kaçındığını anlatıyordu. Belediye ile ilişkileri iyi tutup "zaten kamunun malı olan imkânlardan faydalanmalarıyla" tutarsız muhalefet pozisyonunu meşru kılmaya çalışıyordu. Kendisini en son seçimlere az bir süre kala Söğütlü'de maç izlerken görmüştük. Zaten ilçe başkanlığı döneminde de Akçaabat'ı sadece seyretti.
***
Yakındığım bir konu var. Eleştirili her yazımızdan sonra birilerince ortak bir ifade kullanılıyor. Herhangi bir eleştiriyi kaleme aldığınızda birileri çıkıp "iyi biridir" demeye başlıyor. Bununla da son yıllarda karşılaşıyoruz. Bu yazıdan sonra da yine birileri çıkacak birileri için "iyi biridir" diyecek. Biz kimsenin iyiliğini, güzelliğini sorgulamıyoruz. Kimseyle de şahsi bir meselemiz yoktur. Zaten gazeteciler de kamuoyu adına hesap sorma, sorgulama, tartışma, eleştirme mesleğini icra eden kimselerdir. Bunu, başta bize gazetecilik öğretmeye kalkan Mustafa Bak'ın halefi Emre Şahin Köroğlu ile siyasette henüz günlerini sayan kerameti kendinden menkul Meclis Üyesi Mustafa Çankaya'ya da hatırlatmak isterim.
Bu yazıyı da zaten siyasete paraşütle inen bu iki ismin çıkışına dair kaleme aldım. Yerelde siyaseti, bürokrasiyi, yetki paylaşımını, görev alanlarını karıştırdıkları gibi bir mesleği icracısına akıl vererek kendilerini düşürdükleri durumu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Konu iki haberimizle başladı:
İlkinde İlçe Başkanı Emre Şahin Köroğlu, yoğun yağışın ardından ilçe merkezinde su birikmesiyle ilgili açıklama yaptı. Biz de "Duyarlılık Doğru, Tespitler Hatalı" başlığını attık. Sonra Köroğlu bizi hedef gösterip kendi sayfasında paylaşarak ilk cümlesi "Siz bir haber sitesi misiniz yoksa bir siyasi parti mi?" oldu. Kendisi hukukçu olacağından 2820 numaralı Siyasi Partiler Kanunu'na tâbi bir siyasi parti olmadığımızı, bir gazeteci olduğumuzu, haber yaparak kamuoyuna duyurduğumuzu bilmesi gerekir. Bilip bilmediğine dair kesin bilgimiz olmasa da hüsnüzannımız ile bildiğini düşünüyoruz.
Sayın Köroğlu devam etmiş: "Sel felaketi ile ilgili eleştirilerimizi alıntılamışsınız, tespitler yanlış demişsiniz. Kaynak belirtmemişsiniz. Neden yanlış tespit yaptığımızı açıklamamışsınız. Sebepleri sıralamamışsınız. Konu hakkında bizimle bir iletişiminiz de olmadı. Gazetecilik mantığından uzak hareket ediyorsunuz."
Gazetecilik mantığını siz mi kurguluyorsunuz, yoksa bu işe dair okuduğunuz bir kitapta mı yazılı? Bir gazeteci haber kaynaklarıyla irtibat kurabileceği gibi kurmadan da yalnızca kamuoyuna yansıyanlar üzerinden yorum veya haber yapabilir. İletişim kurması seçeneğe bağlı bir husustur ve arada olumlu ya da olumsuz elbette farklar veya ihtimaller vardır. Ancak bu sizin ortaya koymaya çalıştığınız ve alanınız olmayan bir konuda konuştuğunuz şekildeki yansımadan oldukça uzaktadır.
İlk haberimiz tespitlerin hatalı olması ile ilgiliydi evet, şimdi ezbere konuştuğunuz ve muhtevasına dair bilgi sahibi olmadığınız hususları açıklamaya başlayalım:
1-"Bilimle ters düşülerek sonradan yapılan dolgu alanının kot farkının hesaplanmamış olması" demişsiniz.
Bu bilgi yanlıştır. Dolgu alanıyla ilçe merkezinin kot farkı yoktur. Kes-kopyala-yapıştır usulü Karadeniz'in farklı merkezlerindeki durumları alıp Akçaabat'a taşımışsınız.
(Şimdi bu yazdıklarımızla bizi bir yere yamamaya çalışanların, bu tutarsız açıklamalarla asıl destek oldukları yönü göstermeye çalışıyorum ancak kör gözler, sağır kulaklar bunları anlayamazlar)
2-"Akçaabat’ı yönetenler altyapıya hâlen yatırım yapmadılar." demişsiniz.
Büyükşehir olan yerleşim birimlerinde İlçelerin altyapısını büyükşehir belediyelerine bağlı ve sadece bu işlerden sorumlu birimler yürütür ve bedeli de ilçe belediyesinden alınır.
Taşkın koruma tedbirleri ise 6200 Sayılı Kanun gereği tamamen DSİ bölge müdürlükleri sorumluluğundadır. DSİ'nin yetersiz kaldığı durumlarda yan dereler üzerinde büyükşehir belediyelerine bağlı birimlerde taşkın koruma tesisleri yapılabilir.
3-"Akçaabat’ın altyapısı yetersiz dedik." demişsiniz.
Bize haberimizle ilgili kaynak sormuşsunuz. Bu bilginizin resmî kaynağı, mühendislik raporları nerededir? Tabii biri bir şey söyleyene dek ortaya savurması kolay.
Altyapı mı yetersiz yoksa altyapının bakımı, temizlenmesi ve sağlıklı hâle getirilmesi mi gerekiyor?
Siz tutarsız, bilgisizce ortaya atıldıkça sorumlular gıyabınızda "İşte yalan yanlış bilgilerle bize iftira atıyorlar" diyerek sorumluluklarını sayenizde oluşan manipülasyonla savuşturuyorlar. İşte sizin de kamuoyuna verdiğiniz zarar burada başlıyor!
***
İkinci meseleye gelelim… O da İHH'ya bina tahsisi ile ilgili. Akçaabat Belediye Meclisinde İHH Trabzon'a bina verilmesi ile ilgili bir konu geliyor. Mesele komisyonda tartışılmış ve meclise sunulmuş. CHP oylarıyla İHH'ya bina tahsisi Akçaabat Belediye Meclisinde yapılıyor.
İlçe Başkanı Köroğlu diyor ki "Bunun dışında sırf saldırmak için bir önceki haberinizde İHH ya CHP oylarıyla bina tahsisi yapıldı haberiniz tamamen bir algı. O gün keşke meclis toplantısına diğer gazeteciler gibi sizler de katılsaydınız. Bahsi geçen bina tahsisi belli bir süre için arama kurtarma faaliyetlerine özel olarak kullanıma açılan bir bina. Arama kurtarma faaliyetleri için bina tahsis edilmesi hususunda olumsuz bir görüşümüz yok. Bu faaliyetleri yapan diğer dernek ve vakıfların da imkanlarının iyileştirilmesinde olumsuz görüşümüz olmayacaktır."
Mesele arama, kurtarma, yardım meselesi değil ki. Mesele çok boyutlu ve ondan da öte siyasi bir mesele. İHH'nın arama kurtarmasına itirazınız yoksa geriye zaten yardımlaşma gibi bir başlığınız kalıyor ki o da tamamen meşru karşılanabilecek bir başlıktır. Sayın Köroğlu çocuk kandırmıyorsunuz, biz de çocuk değiliz.
Bakın önceki dönem CHP'li Akçaabat Belediye Meclis Üyesi Baki Moradoğlu ne diyor: "Şeriat için bayrak açanlara yer verilmesini asla kabul edemeyiz. Bunu bir CHP olarak asla kabul etmemiz kendimizi inkâr anlamına gelir. Atatürkçü Düşünce derneğine bir oda veremeyen belediyenin, şeriat isteyenlere hemen yer vermesi ve bu oylamaya evet oyu veren partili meclis üyelerimi kınıyor ve yazıklar olsun diyorum."
Ne oldu şimdi? Baki Bey de mi karalama kampanyası içerisinde, o da mı algı yapıyor? Biz Türkiye'deki politik konumlanmayı, taraflığı bilmiyor muyuz da bize saf muamelesi yapıyorsunuz? Neyse kamuoyu elbette bunları takdir edecektir. Ondan önce de Baki Bey gibi partinizin sizden fersah fersah daha kıdemli isimleri takdir edecektir.
***
Gelelim Mustafa Çankaya'ya...
O da Köroğlu ile doğal bir iş birliği hâlinde ve aynı ağızla "meclis toplantısında bulunmadığımız" yönünden eleştirmeye kalkmış ve demiş ki: "Sayın Akça tv yetkilisi belediye meclisinde Akçaabat’ın diğer yerel habercilerini görüyoruz ama sizleri henüz göremedik. Onlar gibi sizde yerinde takip yaparsanız hem konulara daha hakim olursunuz hem de bizlere kararlarımızın gerekçelerini sorup bilgi alış verişi içinde olursanız kamuoyuna daha doğru haberler sunabilirsiniz ki tahminim esas gayenizde budur."
Yazımdaki bağlaçlarda bulunan yazım hataları Sayın Çankaya'ya ait olduğunun altını çizerek kendisine şunları söylemek istiyorum:
Sayın Çankaya, günümüz çağında bazı olayları takip etmek için muhakkak orada fiziken bulunmanız gerekmiyor. Dijital araç ve gereçler size bu imkânı sağlıyor. Üstelik ben geçen belediye meclis toplantısına geldim ve ne hikmetse ben de sizi göremedim! Şimdi buradan nereye varacağız?
"Henüz göremedik" imanızdan hareketle ben de sizi, siyasi geçmişte göremediğimi ve bu yolla sizin toy bir siyasetçi olduğunuzu ima edebilirim. Cümlelerin arasına böyle manalar gizlemek zor değil, bunu anlamak da zor değil. Bana örnek gösterdiğiniz gazeteciler adlarıyla tek tek sayar mısınız ve aynı şekilde satırı satırına cümleleri bizzat o toplantıya katılan gazetecilerce yazılan bir haber gösterebilir misiniz? Veya bu tür "bilgilere hâkim olunabileceğinin ölçüsünü" siz mi tayin ediyorsunuz? Bunların her birine cevabınız hayır ise sözlerinizin pek bir anlamı yoktur. Siyaset, ölçü bilmeyi gerektirir. Sınırları iyi tespit etmeyi ve bu sınırlara göre davranmayı lüzumlu kılar.
Size tavsiyem başarıyı, ekonomik yöntemlerle değil de böyle siyasi usulleri daha tecrübeli siyasetçilerden öğrenerek bulabileceğinizi bilin. 3-5 basın kuruluşuna verdiğiniz paralar ve buradan hareketle oralarda haberlere konu olmanız sizi siyasi partinizde ve siyasette yükseltemeyebilir. Onu Belediye Başkanı da deniyor ama tutmadığını görüyoruz, tutmayacağını da anlamayanlar görecek.
***
Son bir söz de Facebook üzerinden bize terbiye, had bildirmeye kalkan bir şahsa… Adını anmayı lüzumlu da görmüyorum ancak geçmişte CHP’den istifasını davulla zurna ile duyurup gazetelere demeç verip “AKP’ye geçtiğini beyan eden” ve bugün konjonktür gereği tekrar CHP’ye yamanmaya çalıştığını biz biliyoruz. Bize dümenden had bildirmeye kalkmasının neticesini bu gerçekliklerle yüzleşerek alır ve haddini o zaman biz değil, kendisi bilir. Biz zaten haddimizi her daim biliriz.
***
Kamuoyuna saygılarımla.
İçerinden geçmiş berkant bey